YAZILAR


Çağlayancerit Devlet Hastanesinin Halleri

BİR MEMLEKET İSTERİM


Memleket isterim 

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun; 

Kuşların çiçeklerin diyarı olsun. 



Memleket isterim 


Ne başta dert ne gönülde hasret olsun; 


Kardeş kavgasına bir nihayet olsun. 




Memleket isterim 


Ne zengin fakir ne sen ben farkı olsun; 


Kış günü herkesin evi barkı olsun. 




Memleket isterim 


Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun; 



Olursa bir şikayet ölümden olsun.

(C.sıtkı)

Otuz bin nüfuslu bir ilçeden bahsederken; yolları, sokakları asfalt olmuş, kaldırımlı cadde ve sokaklar tertemiz pırıl pırıl , alt yapısı tamamlanmış; fosseptik çukurları mikrop saçmayan,  su şebekesi sorunsuz; asbestli su borusu kullanmayan,  okulu, hatta yüksek okulu olan, otellerinde turistlerin barındığı, köy görünümünden çıkmış şehir havası olan, halkı refah içerisinde ve sadaka kültürüyle yaşamayan, hastanesi olan ve içerisi uzman doktorlarla dolu tıkır tıkır işleyen bir ilçeyi kastediyoruz.

 Ama ne yazık ki Çağlayancerit İlçesi'nden bahsederken bunları söylemek çok zor. Yüzlerce sorunu olan ilçemizin en hayati sorunu olan sağlık-hastane sorunundan bahsedeceğiz. Uzun bir süre halkın hastane binasına, hastane binasının da halka baktığı Devlet Hastanesi 2010 yılında açıldı. Dışının eli içinin bizi yaktığı bu hastane maalesef adıyla kaldı. Hastane de hiçte hoş olmayan gelişmeler yaşanmaktadır. Eski sağlık ocağından bir farkı yok. Hatta merkeze uzak olması dahada kötü. Entegre bir tesis ama şimdilik sadece sağlık ocağı olarak hizmet  veriyor. Doktor yok. malzeme hiç yok. Yazın kızımın dişini çektirmek için gittiğimde, ızdıraplar içinde ağrı çeken kızıma sıra geldiğinde iğne vurulan şırınga bittiği için kızım bir gece daha ızdırap yaşamıştı. Hanımın diş protezi düştü ve onu yapıştıracak basit bir malzeme olmadığı için  Pazarcık'ı boylamıştım. Hani derler ya " eller bayramda görsün" bizim hastanemiz de maalesef böyle. Hastane var mı? Var.

Esas konuya gelince, Çağlayancerit Devlet Hastanesi'ne norm kadrodan yapılacak atamalardan, Çocuk, dahiliye ve kadın doğum atamaları iptal edilmiştir. Yani beklenen uzman Çocuk, uzman dahiliyeci ve uzman kadın doğum kadroları artık yok.Burası bir ilçe devlet hastanesi ve başka da hastane yok. Olacak şey mi?
Bir kere daha anladık ki hükumetlere oy da verseniz sözlerinde durmuyorlar.
 Hele birde  öksüz ve sahipsizseniz yandınız demektir. Ayrıca hastane de taşoran   firmaya bağlı sözleşmeli çalışan hizmetli kadrosunun sözleşmeleri 31.12.2010 tarihi itibariyle bitmiştir. Yeniden sözleşme yapılmamıştır. Ne zaman yapılacağı ise meçhuldür. Bu çalışanların taşoran firmadan tazminatlarını alıp almayacakları belli değil. Hastane yönetiminin bu çalışanlara ücretsiz olarak ihale oluncaya kadar çalışmaları söylenmiştir. Hiç bir ücret almadan ve kanunlara aykırı olarak bu arkadaşlar hala çalıştırılmak da  ve çalışmaya zorlanmaktadırlar. İşlerini kaybetme korkusu ve baskısıyla bu hizmetliler çalıştırılmaktadır. Bir karışıklık ve belirsizlik içerisinde olan bu durum umarım kimse mağdur edilmeden çözülür. Bu çalışanların işlerini kaybetmesi ve yasal haklarının ödenmemesi sorumluluğunu kim alacaktır.

Halkımız hükumete baskı yapıp sesini çıkarmazsa hep böyle kalacağız ve haklarımızdan mahrum olacağız. Hakkımızı arayalım.Madem en çok oyu buradan bu hükumet aldı o zaman isteme hakkımız daha kolaydır. Oylarımızın karşılığını isteyelim. İlçe başkanlarına ve belediye başkanına burada çok önemli görevler düşmektedir. Sesimizi duyuralım.

Ayrıca Kahramanmaraş Bölge Hastanesi Gaziantep'e bağlanmıştır.

Sağlık Bakanlığı 06.01.2011 Tarihli Personel Dağılım Cetveline göre İlçemizin adı listede aşağıdaki gibidir.

AİLE HEKİMİ 2
DİŞ TABİBİ
PRATİSYEN TABİP 6
ÇEVRE SAĞLIĞI TEKNİSYENİ
3
EBE
10
HEMŞİRE
17
İLK VE ACİL YARDIM TEKNİSYENİ
7
LABORATUVAR TEKNİSYENİ
4
RÖNTGEN TEKNİSYENİ
4
TIBBİ SEKRETER
3
TIBBİ TEKNOLOG
1
TOPLUM SAĞLIĞI TEKNİSYENİ
7
İLK VE ACİL YARDIM TEKNİKERİ
5
İLK VE ACİL YARDIM TEKNİSYENİ
10
AİLE SAĞLIĞI ELEMANI
1
AİLE SAĞLIĞI ELEMANI
1
AİLE SAĞLIĞI ELEMANI
1
AİLE SAĞLIĞI ELEMANI
1
AİLE SAĞLIĞI ELEMANI
1
AİLE SAĞLIĞI ELEMANI
1
AİLE SAĞLIĞI ELEMANI
1
AİLE SAĞLIĞI ELEMANI
1
EBE
1
EBE
1
EBE
1

Mehmet Bahçe




GÜVENLİ VE HUZURLU BELDE
Çağlayancerit’te yerleşimin M.S 3-4.yüz yıla dayandığı tarihi kalıntılardan anlaşılmaktadır.

İlçenin adının Orta Asya’dan gelen Cerid Aşiretinden geldiği ve bu adla tanındığını söyleyebiliriz. “Çağlayan” tabirinin ise sularının çokluğuna dayanarak kullanıldığı olasılığı kuvvetli bir ihtimaldir.

31 Aralık 2007 itibari ile ADNKS Sayımı sonuçlarına göre ilçe nüfusu 13.500 Erkek, 13.346 Kadın olmak üzere toplam 26.846 dır. Bu nüfusun 12.454’ ü ilçe merkezinde, 14.392' si ise beldeler ve köylerde yaşamaktadır.

Çağlayancerit Kahramanmaraş’ın merkez köyü iken 1986 yılından itibaren ilçe olmuştur. Kahramanmaraş’tan, Narlı Pazarcık güzergahı takip edilirse şehre uzaklığı 110 km. dir. Bu güzargah yaygın bir şekilde çalışmaktadır. K.Maraş Şehirlerarası garajından her saat başı minibüs kalkmaktadır.Bu güzergahtan başka, ilçeye K.Maraş doğukent istikametinden dağ yolu tabir edilen Bertiz köyleri yolundan çağlayancerit şehre 64 km. dir. Bu yol tek şerit olup asfalttır ve manzarası güzel ama biraz virajlıdır. Buradan ilçeye ticari araç çalışmamaktadır. Bundan başka, Gölbaşı istikametine giden demir yolu vardır. Söğütlü durağı ilçenin karayolu ile kesişmektedir. Bu duraktan ilçe 25 Km.dir. Gölbaşı ilçeye 40 km. doğu uzaklıktadır. Yolları güzeldir.Ulaşım seri ve kolaydır.

Çağlayancerit dağlık bir yerdir. Arazileri engebelidir. Güneyinde Öksüz Dağı, kuzeyinde Engizek Dağları ile çevrili bir vadinin içerisindedir. İlçenin bulunduğu yer rakımı 1150 mt olup Öksüzdağı zirvesi 1858 mt.dir. Engizek dağı ise 2500 mt. yüksekliktedir. Doğudan batıya uzanan Uludere vadisi çok az su barındırır. Vadi oldukça yeşildir. Kavak, söğüt gibi sudan beslenen ağaç türleri yetişir. Dağlarında, dünyada ender rastlanan Sedir (kamalak) ağaçları yetişmektedir. Bu türden başka yer yer ardıç, meşe gibi ağaçlarda yetişmektedir. Öksüzdağı koruma altına alınmış olup bu dağlarda; adaçayı, kuşburnu, kekik, kenger, keven gibi çok çeşitli faydalı bitkiler yetişmektedir. Arıcılık için ideal bir yer olup balı oldukça kalitelidir. İlçenin içerisinden Engizek dağlarından uzanan kanyon görünümünde olan zorkun deresi geçmektedir. Bu derenin hemen yanı başında evler sıralanmıştır. İlçeyi iki mahalleye ayıran bu derenin doğusu İstiklal mahallesi, batısı ise Fatih mahallesidir. Coğrafi olarak Çağlayancerit gerçekten yayla görünümünde yemyeşil ve çok güzel bir manzaraya sahiptir.

Çağlayancerit’te Karasal Akdeniz iklimi hakimdir. Kışları soğuk ve yazları sıcaktır. Yayla havası hakimdir. Yaz aylarında (Temmuz, Ağustos) gündüzleri zaman zaman sıcak olsa da geceleri serindir. İlk ve sonbahar ayları serin geçer. Kışları yağışlı ve soğuktur. Bol miktarda kar yağar. Kardan kısa süreli de olsa zaman zaman yollar kapanır. Kışları uzun sürer. Tüm iklimler burada hakkıyla yaşanır. Yazları sıcaklık değeri gündüzleri 40 geceleri 21 derece olur. Kışları soğukluk değeri gündüzleri 0-10 derece geceleri -4 ila +4 derece arası değişir. Ama havası son derece sağlamdır. Hasta etmez. Rutubet yoktur.

Çağlayancerit, dar bir yerleşim yeri olması nedeniyle, değişik iş kollarından oluşan mevsimlik işçi göçü oluşmaktadır. Hayvancılık ve tarım ikinci sırayı oluşturur. İşçi göçü yazları bilhassa Çukurova’ya olmaktadır. Çapa ve pamuk toplama ailece gidilen bir çalışma alanıdır. Mevsimlik çalışma %65 lik bir dilimi oluştururken, Tarım, hayvancılık ve hizmet diğer dilimi oluşturur. Mayıs-Aralık aylarında dışarıda çalışan ilçe halkı diğer aylarda ilçede kalırlar. Tarım ve hayvancılıkta daha çok aile işletmeciliği hakim olup, yetiştirilen ürünler daha çok aile içerisinde tüketilmektedir. İlçe halkı kendi yetiştirdiği, elma üzüm, şeftali, kaysı, kiraz vb. ürünleri daha çok kendisi tüketmektedir. Hemen hemen her meyve ve sebze yetişir.İlçede sebze yetiştiriciliği de aynı durumdadır.

Ticari olarak kabul gören en önemli tarımsal faaliyet şüphesiz ceviz (goz) yetiştiriciliğidir. Dünyaca ünlü olan Çağlayancerit cevizi ilçe için önemli bir tarımsal faaliyettir. Adına Festivaller düzenlenen ceviz gerçekten bu ünü hak etmektedir. Cevizi çok kalitelidir.

İlçede hemen her dalda işyerleri mevcuttur. Fırınından, marketine, mobilyacısından, petrolcüsüne, sebzecisinden, ayakkabıcısına, kasabına kadar hemen her şeyi bulmak mümkündür. Cuma günleri Pazar kurulmaktadır. Yerli ve diğer sebze ve meyveler satılmaktadır. Her türlü ihtiyaç maddeleri satılmaktadır. Cuma günü adeta bir panayır günü gibidir. Yerel yiyecekler arasında tarhana, Üzüm sucuğu, pekmez, pestil sayılabilir. Buraya dışarıdan gelen insanlar bu konuda hiç bir sıkıntı yaşamazlar.

Barınma olarak, Çağlayancerit’te dışardan gelen memur ve misafirler için ev bulma imkanı vardır. Çağlayancerit'te son yıllarda güzel evler yapılmaktadır. Bu konuda da fazla sıkıntı yoktur. Ancak, otel  yoktur. Misafirler genellikle tanıdıklarda kalırlar. Yapılaşma eskiden toprak ve ahşap evler iken şimdilerde hep betonarme evler yapılmaktadır. İlçe doğudan batıya uzanan bir uzun caddesi ile ön plandadır. Yapılaşma genellikler bu cadde üzerinde hakimdir. Eski ilçe ise kuzeyde kalmaktadır ve evler genellikle taş ve ahşaptır. Tipik bir köy ve kent arasında Anadolu ilçesidir.

Eğlence olarak, Çağlayancerit’te kahvehaneler, bilardo salonları, çay bahçeleri mevcuttur. Göz başları, su başları mesire alanı olarak kullanılır. Suyu çok kaliteli ve soğuktur. Bu yönüyle de çağlayancerit öne çıkmaktadır. Aksu çayı ve Göksu çaylarında doğal alabalık yetişmektedir. Olta balıkçılığı hobi olarak yapılabilir. Ayrıca dağ yürüyüşü, avcılık da eğlence olarak yapılacak hobilerdendir. İlçe eski bir tarihe sahip olduğundan definecilik adrenalin olarak yapılacak heyecanlı eğlencelerdendir.

Çağlayancerit son derece güvenli ve huzurlu bir yerdir. Hemen herkes birbirine akrabadır. Hemen hekes bir birini tanır. Fazla olumsuzluklar yaşanmaz. İnsanlar genellikle temiz, dürüst, candan, paylaşımcı ve misafirperver insanlardır. İnsanlarından hiçbir zarar gelmez. Evlerin kapısı çoğu zaman kilitlenmez. Yazları insanlar dışarılarda yatarlar. Kimse kimsenin eşyasına, malına dokunmaz. Uyumlu insanlardır. Her şey meydanda durur. Kimse kimsenin namusuna ırzına yan gözle bakmaz.
Son derce güvenli bir yerdir. Fazla adli olay olmaması sebebiyle adliye teşkilatı kaldırılmıştır. İki yıl önce polis teşkilatı kurulmuştur. Askeriyesi mevcuttur. Trafik fazla yoğun değildir. Geri kalmış bir ilçe olmasına rağmen insanlarının güzelliği, iyiliği, dürüslüğü, misafirperverliği, güvneli ve şirin bir yer olması sebebiyle buraya gelen memurlar hep memnun ayrılmışlardır. Hatta kimileri mümkün olsa burada yerleşmeyi istemişlerdir. Çağlayancet’te gelecek memurlar hiç düşünmeden gelebilirler. Memnun kalacaklarından eminiz.

Çağlayancerit bir ilçede olan hemen her şey var; telefon, internet, elektrik, su şebekesi, alt yapı, cami, okul, sağlık ocağı, öğrenci ev ve yurtları ile gelişmeye çalışan bir ilçedir.

İnsanları dindardır. Sünni Hanefi mezhebindendir. Bozlar kasabası Kürt ve alevidir. Muhafazakar bir dini ve kültürel yapı hakimdir. Bir adet çok programlı lisesi, bir adet yatılı okulu, iki adet ilköğretim okulu mevcuttur. Yüksek okul yoktur. İnsanları genellikle fakir ve orta halli işçi sınıfı insanlardır. Halim selim insanlardır.Bir adet sağlık ocağı mevcuttur. Arada bir uzman doktur gelmektedir. Entegre Devlet Hastanesi yapılmış olup maalesef henüz faaliyete geçirilememiştir. Bu konuda sıkıntı vardır.

İlçenin mevcut siyasi yapısı sağcıdır.Mevcut belediye başkanı AKP den seçilmiştir. Seçim zamanları oldukça hareketli ve hararetli çekişmelere sahne olmaktadır.

mehmet bahçe 16.07.2010
********************

ÇAĞLAYANCERİT'İN İLK İLKOKULU
Bu bina benim dedem Mollayusuf lakabı ile anılan Yusuf Güneş'e aittti. Dedem ölünce biz de sattık. Bu binanın özelliği Cumhuriyet dönemi Çağlayancerit'in ilk ilkokuluolmasıdır. Cumhuriyetten önce okul yerine cami hücreleri okul olarak kullanılırmış. Cumhuriyetle birliklte çağlayancerite ilkokul açılmış ve bu bina okul olarak kullanılmıştır. Bu görevini dolduran okul daha sonra dedem tarafından satın alınmıştır. 2003 yılına kadar dedem tarafından ev olarak kullanılmış ve dedemin vafatıyla mirasçılar tarafından satılmıştır. Kezban Hatun Cami'nin bitişiğinde yer alan bu bina hala ev olarak kullanılmaktadır.
Bir kültür mirası olarak yaşatılması için neler yapılır? Onu yetkililer herhalde düşünürler? Bizde en azından buradan duyurarak ve resmini buraya koyarak bir nostalji olarak yaşatılmasını istedik.
D GÜNEŞ--FOTO:M BAHÇE

*****************************************
   Çağlayancerit’te Bir Ozan Aşık Ali
             Bir fener alda eline
             Vur karanlığın beline
             Bak şu köyün ozanına
             Hoş mu dur hoş değimlidir?
                                                                                         
       İlçemizin medarı iftiharı, Ozan, şair, sanatçı abimiz, mahlası ile Aşık Ali, ismiyle Ali Ataş hakkında bir şeyler söylemek çoktandır aklımdaydı. Çocukluğumdan beri onu tanır uzaktan icraatlarını takip eder hayran kalırdım. Belki kendisi bunu bilmiyordu. Benim gibi bir çok gizli takipçisi de vardır veya olmuştur. 1970 yıllarda kapalı bir yer olan köyümüzde her yenilik, her farklı şey herkes gibi benimde dikkatimi çeker ve ilgiyle takip ederdim. Bu yenilik öncülerinden biride şüphesiz Ali Ataş’tı. Ben onu bazen fotoğrafçı, bazen elektronikçi, bazen şair, bazen ozan olarak görürdüm. Yaptıkları hoşuma giderdi. Biz ilkokuldayken bizim vesikalıkları o çekerdi. Fotoğraf çekmek o zamanlar çok ilgi uyandırırdı. İnsanların hoşuna giden bir olaydı. Kendi icat ettiği radyoları satardı. Kabinini ağaçtan yapardı ve çokta şık olurdu. Ben biraz elektroniğe meraklı biriyimdir. Bir keresinde Ali abiden bir radyo almıştım. Meraktan kurcalaya kurcalaya bozmuştum. Bir de, daha özel radyolar yokken bir radyo vericisi yapmış ve radyo yayınlarını kısa dalgadan Çağlayancerit halkına dinlettirmişti. Şimdi düşünüyorum da o zamanda bu kafa, bu zeka müthiş bir şey anlayana. Tabi zaman geçti özel radyolar başladı. Ben bir ara “Ali abi senin şu bir radyo vericin vardı ne oldu” diye yanına gidip sormuştum. O da duruyor demişti ve o vericiyi istedim, al senin olsun dedi. Bende aldım ve onu Adana’ya götürdüm. Bir süre uğraştım sonrada nasıl olduysa kaybettim. Bütün bunları niye anlatıyorum. Tabi ki hem bir anı hem Ali abi gibi bir değerin kıymetinin bilinmesini istiyorum.

     Ali abi çok yönlü çalışkan ve zeki bir insandır. Gönül dostu bir ozandır. Gönülleri coşturan bir şairdir. Bir sevgi ve muhabbet adamıdır. Karanlığa ışık tutan bir siraçtır. Reformisttir. Milletini ve memleketini seven bir milliyetçidir. Doğru adamdır. Çağlayancerit aşığı biridir. Bir çok yenilikte öncüdür. İnsanlar ondan ışık almışlardır. Ali abi okuma yeteneği olan birisi olmasına rağmen ilkokuldan sonra yoksulluk ve okumanın anlamını bilmeyenlerin ilgisizliği nedeniyle okuyamamıştır. Kitap okumayı seven biri olduğunu söylüyor. Hatta babasının kitaplarını yırttığını anlatır. Yüksek okul okumasa da kendisini geliştirmiş bir insandır. Elini hangi işe atsa gericilik, cahillik, yobazlık karşısına çıkmıştır. Destekçisi olmamıştır. Hep kösteklenmiştir. Ama o sağlam iradeyle kimse baş edememiştir. O yapacağını bütün olumsuzluklara rağmen yapmıştır.

     Geriliğin ve gericiliğin hüküm sürdüğü bir devirde, o durmamış ve ilerlemiştir. Yoksulluk ve “eli baltalı” bir babaya rağmen, Çocukluğunda, zaman zaman kendi ürettiği çamurdan radyo, tahtadan araba ,bisiklet, su değirmeni, rüzgardan elektrik üretme, saz yapma gibi icatlar onun geleceğine dair ip uçları veriyordu. Bu minyatür çalışmalarını büyüyünce bir bir gerçekleştirmiştir. Cerit halkı için elinden gelen her şeyi yapmıştır. Bu işlerden bir menfaat sağlamamıştır. Onun menfaati gönüllerde yaşamak olmuştur. Soyadındaki ikinci a harfinin soyadını kaba yaptığı gerekçesi ile onu e harfi yapıp nufus cüzdanından değiştirecek kadar kibar ve zekidir. Bakın onun ne kadar bitmeyen kuvvetli bir irade ve karakter, olağanüstü bir bilgi, bitmez tükenmez enerji, müthiş bir cesaret sahibi olduğunu anlayacaksınız. Biliyorsunuz günümüz bilgi, teknoloji ve iletişim çağıdır. Bilgisayar ve internet günümüzün vazgeçilmezleri arasındadır. Onun yaşındaki bir çok insan bilgisayar desen ne sayıyor der, internet desen ismini telaffuz edemez, hele hele internet sitesi desen hiçbir şey anlamazken O bilgisayarı öğrenmiş, internet sitesi kurmuş ve yönetiyor. http://www.atasali.de/ adındaki site ile Çağlayancerit’i herkese tanıtıyor. Haberler yayınlıyor. Çağlayancerit hakkında çok kapsamlı bilgiler vriyor. Faydalı yazılar yayınlanıyor. Bu site sayesinde Çağlayancerit dışında olanlar, olaylar hakkında hemen bilgi sahibi oluyor. Bu Cerit için önemli bir işlevdir. Kendisine teşekkür ediyoruz. Şimdi, ilçemiz için bu değerin kıymetini bilmemiz gerekiyor. 


       O bir ozandır. O bir şairdir. O bir Sanat icracısıdır. Sanat ise var olandan kaçıştır. Olayların ve hayatın öteki yüzünü, olmayanını sunar size. Var olan zaten vardır. Arayışın bir nebze bulma hissedilişidir sanat. Kimse aradığını bulamamıştır. Sanat insanı bir nebze tatmin eder burada.İşte sanatçı bunu yapar. Şiiriyle büyüler, sazı ve sözü ile sizi başka dünyalara götürür. Kendisinin “ifadesiyle çektiğim cefalara rağmen bugün her şeyimi babama borçluyum, babam sazımı kırmasa belki evimden, köyümden çıkmazdım hayatın zorluklarını çilelerini yaşamasını bilmezdim. Ve şiirler yazmazdım.” Bütün mesele durmamaktır. Hayat dinamizmi gerektirir. Hayat bir hicrettir. Bir yerde çakılıp kalanlar hiçbir yere varamamıştır. Bu gün dünyanın süper gücü ABD yi yaratanlar Avrupadan gidenlerdir. Ozanımızda bir gurbet yaşamasaydı belki bu durumda olmazdı. Ama Ozanımızın istidadı vardı. O köyünden çıkmasa da farklı bir kulvarda yine yapacağını yapardı. Evet gönülde aşk ve serde cefa olmasaydı ozan olabilirimiydi? İnsanı pişiren, olgunlaştıran insanın çektiği sıkıntı, çile, ızdırap, hasretlik, yokluk gibi kötü sandığımız olgulardır. Ozan çilekeştir. Ozan yüksek dağlar gibi başı dumanlı, gönlü ummanlar gibi engin, zihni berrak, mert ve delikanlıdır. Bir pula satmaz kendini, eğilmez haksızlık karşısında, özü ve sözü birdir. Kendisiyle barışıktır. Kendi benliğine ihanet etmez. Halkıyla hemhaldır. Fazla konuşmaz, fazla söze gerek yok dedirten birkaç mısra ile anlatır meramını. Mısralarında, şikayet, aşk ve sevgi, ağıt, beddua, taşlama, uyarı ve öğüt, eleştiri, haksızlığa isyan, hak edene bir çift söz vardır. Ezberini bozar ezbere konuşanların. Ozan olmanın bütün özelliklerini taşır. 

Şimdi onun ozanlığından birkaç örnek şiiriyle yazımıza son verelim.

Çağlayancerit’i en lirik şiirleri ile yorumlar. Bir şikayetini şöyle anlatır bir kıtada.

Yürüyen yolcuya dur diyemedim
Sen ayak uydurup yürüyemedin
Birçokların ikna eyleyemedim
İnsanları boşa yeler Ceridin.


Cerit’in makus kaderinden şikayetçidir. Şöyle anlatır.


Tarihlerden beri böyle
Ceritli’nin kaderi bu
Hiçbir farkı yok ki köyle
Bu milletin kaderi bu

Bütün çabalarına rağmen geri kalmışlık kaderinden kurtulamayan cerit için kırgın, umutsuz ve küsküdür. 

Tembellerle vakit geçirip durdun
Biz perişan olduk sen seni yordun.
Yenilikte hep öncüyüm diyordun
Yalan sözlerine kırgınım Cerit.

Sevdalısı yanında yok diye Azrail’e can vermeyecek kadar sevdalıdır. Bir sevda bundan daha güzel anlatılamaz.

Azrail canımı almaya gelmiş
Yoksun diye ölemedim nazlı yar
Karlı kışlı dağlar kesti yolumu
Engel oldu gelemedim nazlı yar

Belli ki birileri mal servet sahibi olunca kendisini bir şey beller. Onlara da bir çift sözü var ozanın.

Gezdin Çukurova’larda
Su taşırdın kovalarla
Şimdi ağzın havalarda
Zengin oldum bire yavrum.

Bir beddua edişi var ki bu bedduadan sonra beddua alan asla iflah olmaz.

Dilerim evine matemler dolsun
Bağında açmasın gülleri solsun
Ayağı kırılsın gözü kör olsun
Bizim şeftaliyi çalan hırsızın.

Muhsin Yazıcıoğlu’na Ağıtından bir kıta

Keş dağına düştü enkaz
Üç gün kaldı orada en az
Üşüyordun hava ayaz
Yaktın bizi Muhsin başkan

Doğa sevgisi bir kıtada özetlenir.

Engizek’te rüzgar eser
Gürler Çağlayancerit’te
Odun için ağaç keser
Körler Çağlayancerit’te

      Yukarıda örneğini verdiğim şiirlerden yüzlerce var. Hepside çok anlamlı ve edebi değeri olan şiirlerdir. Çok şey bu mısralara dökülmüş. Eline, yüreğine sağlık abi. Burada bu ozanımızın hakkını bir nebzecik teslim etme adına eli kalem tutan biri olarak bu yazıyı yazdım. Ali abi hakkında çok şey anlattım diyemem ama dağınık ifadelerle de olsa onun adına bir şeyler yazılması ve söylenmesi gerekirdi. O, Takdire şayan bir şahsiyettir. Bu kültür abidesi insan Çağlayancerit ve ülkemiz adına her zaman medarı iftiharımız olarak yaşayacaktır. Kendisine uzun ömürler diliyorum.


Mehmet Bahçe
Mali Müşavir
Adana



****************************************



Çağlayancerit Halkının Canı Bu Kadar Ucuz mu?

29.12.2008 tarihli “öksüzlükten doğan yalnızlık” başlıklı yazımızda şunu yazmıştık.


“Yalan kusurları gizlemenin merhamet ve iyilik kılığına girmiş. Kırk yıl aynı vaazı veren adamların yalanlarını dinliyoruz. Derde derman yok. Ozanın dediği gibi”ağam buradan gidelim, bu yerler viran oldu”. Yalan iktidar olunca hakikat susturulur.Hakikat öksüzdür.Galipler mağlupların hikayesini yazar. Yalan yine egemendir. İdrakin ve anlayışın yok edildiği bir toplumda sloganlar süslü yalanlardır. Hakikat yalanın puslu havasında görünmez olmuştur. Menfaatlerin onurun yerini aldığı bir yalan dünyasındayız.”


Her yıl olduğu gibi bu yılda memleketime geldim. Herkesin kaçmak istediği ve gidenlerin bir daha dönmek istemediği (ç)ağlayancerit’e. Belki haklı oldukları çok şeyler vardır. O kadar çok şeyler var ki saymakla bitmez. Çağlayancerit gerçekten adının öksüz olduğu Öksüzdağı kadar öksüz. Öksüzün yüzü soğuktur. Öksüz yalnızdır. Öksüz sahipsizdir. Öksüzün hamisi yoktur. İçimden zaman zaman acaba Adana gibi bir yerde yaşarken neden her yıl bir sürü sıkıntılara rağmen Çağlayancerit’e geliyorum ve beni bu diyara bağlayan ne? Kendi akrabalarımdan dahi yakınlık ve sıcaklık bulamadığım bir diyarda benim işim ne? Galiba burayı seviyorum. Öksüzdağı’nın iniş ve yokuşları kadar, içimde iniş ve yokuşlar oluşuyor. Bu duygular içinde bir olayı örnek olsun diye anlatacağım.


Bir gün Hanımın protez dişi düştü ve yerine yapışması gerekiyor. Basit bir işlemle yerine yapıştırılıyor. Çünkü daha geçen yıl aynı olayı yaşamıştık. Bu basit işlem için Düzbağ’ dan Pazarcığa uzanan bir serüvenle.Tabi Fatih Sağlık Ocağı'na gittik. Devlet buraya diş hekimi atamış. Sıra aldık ve beklemeye başladık. Sıra bize geldi. Durumu anlattık. Doktor bu işlemi burada yapamayacağını söyledi. Nedenini sorduk. Bu işlem için malzemeleri yokmuş. Malzeme ne biliyor musunuz? Protezin içine yapışmış olan dolgu malzemesini çıkarmak. Bize bu protezi üç gün suya ıslarsak içindeki dolgu malzemesi kendini bırakırmış ve o zaman yapıştırabilirmiş. Şu ilkelliğe bakın. Tabi biz büyük bir şokla çıkıp gittik. Bize Pazarcık yolu gözükmüştü. Pazarcık Devlet Hastanesine gittik ve sadece on dakikamızı aldı ve çıktık (ç)ağlayancerit’e geldik. Tabi gelirken ve giderken “ Çağlayancerit Devlet Hastanesi”nin önünden geçtik. Görkemli bir bina. Dışı eli içi beni yakar hesabı. Bomboş bir bina. Adı var işlevi yok. Ne demiştik” Yalan kusurları gizlemenin merhamet ve iyilik kılığına girmiş”


Çağlayancerit halkının canı bu kadar ucuz mu? Otuz bin nüfuslu bir ilçenin kaderine bir bakın. Çok basit sağlık sorunları için düştüğümüz hale bakın. Devlet ne zaman doktor gönderecek bu hastaneye? Devlet ne zaman öksüz muamelesi yapmaktan vazgeçecek (ç)ağlayancerit’e. Bu sadece münferit bir sorun. Diğer sorunlara burada değinmiyoruz.


Yine aynı şeyi söylüyorum. Ey bakışları miyoplaştırılmış kardeşim, kardeşlerim! Görüntülerin arkasındaki hakikati ara. Arama bul. Ayak uçlarına dikilmiş bakışlarını ufka döndür. Yarının tarihi sana ne diyor? Ne zaman silkinecek ve kendine geleceksin? Hakkını neden aramıyorsun? Ne oldu size ki donmuş kalmışsızınız? Sesiniz neden çıkmıyor? Öksüzlüğü kabul mü ettiniz?
Mehmet Bahçe
Mali Müşavir
***
Cerit dört dağ içinde
Gülü var bağ içinde
Ceriti Hak saklasın
Bir evim var içinde
***
Noldu yarime noldu
Sarardı benzi soldu
Kalk buradan gidelim
Bu yerler viran oldu

**************************************











Çağlayancerit Kezban Hatun Camii'nin ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Ancak Kahramanmaraş'ta bulunan Ulucami ile banzerlik göstermektedir.Ulu Cami’yi kitabesinden öğrenildiğine göre; Dulkadiroğulları’ndan Süleyman oğlu Alâ Üd-Devle Bey 1496 yılında yaptırmıştır. Caminin birebir bir çok benzeriği karşısında Kezban Hatun Camininde Dulkadiroğulları zamanında yapıldığı söylenebilir. Yada bu camiye öykünülmüştür.Kezban Hatun caminin 1812 de yapıldığı söylensede bu doğru değildir.











Başlangıçta küçük ve basit bir yapı olduğu biliniyor. Duvarlarının taştan yapıldığı ve sıvalı olduğu bilinmektedir.Şimdiki halinin yarısı büyüklüğünde olduğu ve kayalar üzerine yapıldığı görülmektedir. Batı duvarı tamamen dağa yaslanmakta olup yaklaşık 4 m yüksekliğindedir. Üzeri mertek diye tabir ettiğimiz yaklaşık 3 m boyunda ağaçlarla döşenmiş olup, merteklerin üzeri tahta kaplanmış ve damı topraktı. Ağaçların caminin kendi yerinden veya en azından çok yakın bir yerlerden getirildiği bilinmektedir. 1950 lili yıllarda caminin kıble tarafı yontma taşlarla yapılarak bir misli büyütülmüştür. Yaşlıların anlattığına göre caminin ağaçları öksüzdağı eteklerinden imece usulü ile getirilmiş ve işlenerek döşenmiştir. Mertekler süslü ve boyalıdır. 1980 li yıllarda çatı yapılmıştır.06.09.1967 de minaresi yapılmıştır.Cami yaptırma derneği başkanı Nazmi Tükel sabah namazı vaktinde gizlice seslenerek "hadi cami için ağaç kesmeye" çağrısıyla herkes bir yerde toplanıp camiye yardıma koşmuşlardır. Bu sesin kime ait olduğu kimse tarafından bilinmemekteydi. Caminin kıble tarafı yontma taşlarla örülmüş olup dükkanlar da 1950 li yıllarda yapılmıştır. Böylece caminin eskiye dair bir mihrabı ve kantarmaları kalmış diyebiliriz.Yeni Mihrabı 1970 li yıllarada yapılmış olup eski orjinal mihrap yerinde duruyor. Camini altında dükkanlar var. Dükkanlar caminin yarısından az bir alan kaplarken dükkanlardan kalan kısım kayalıktır. Doğu kısmından düz bir şekilde camiye girilmektedir. Cami kayalar üzerine oturtulmuştur. Camiye kıble tarafından uzun bir merdivenle çıkılmaktadır. Caminin kıblesinde bir pınar vardır. Bu pınarın suyu caminin altıdaki kaylıklardan çıkmaktadır. Bu pınar yıllarca Çağlayanceritlinin içme su ihtiyacını karşılayan tek kaynaktı.Şebeke suyu yokken ilçenin kadınları ellerinde kovalarla gelir ve bu pınardan su doldurulardı. Çamaşırlarını da çevirme denilen ve herkesin ortak kullandığı bu pınarın suyunun aktağı yerde yıkarlardı. Hayvanlarını da bu suda sularlardı. Tarla ve bahçelerini de bu su ile sulamışlardır ve hala sulamaktadırlar. Önemli bir su kaynağıdır. Bu pınarda geceleri balıklar çıkmaktadır. Bu balıların bu pınardan çıkması acaba bu pınarın altında nehirmi var düşüncesini akla getirmektedir. Kimileride bu balıkları kutsal addetmektedir. Şimdilerde bu pınarın orjinalliği ve doğallığı bozulmuştur. Kezban Hatun denilen kadının kim olduğu bilinmemektedir. Kezban Hatun olarak anılan kadının bu camiyi onardığı sanılmaktadır. Camiye bu isim daha çok yakınlarda konmuştur. Daha önce Pınarbaşı Camii olarak anılırdı. Bir efsane olarak yaşayan bu kadının bu caminin tabanına bir küp altın koyduğu efsanseside anlatılmaktadır. Bu efsane olsa olsa bu kadının bu cami için bir küp altın harcadığı olabilir.

Elimizde tek tarihi bir yapı olan Kezban Hatun (Pınarbaşı)Cami'nin hali perişan. Bu tarihi eserlerin kıymeti bilinmemektedir. İlçemizde başkada tarihi bir yapı yok. Ayrıca tarihi eser olmasa bile bir ibadethanenin bu kadar perişan bir durumda olması gerçekten içler acısı. Caminin tarihi dokusu öylesine bozulmuşki tarihi bir cami demeye bin şahit gerek. Cami adeta dökülüyor. Çevresi ise virane gibi. Baykuşların tünememesi için bir sebep yok. İlkin caminin yanına, çınar ağacının dibine yapılan abdest alma yeri; abdest temizlik ise burası buna uymuyor. Pis, düzensiz, üzeri derme çatma bir çatı ile kapatılmış bir ilave. caminin sofası demir çerçeve yapılarak camla kapatılmış ve çok berbat duruyor. Caminin bütün orjinalliğini kapatmış. Elektrik tesisatı sallam saçak. Tahta kısımlar silik, eskimiş bir durumda. Demirden yapılan ayakkabılıklar hiç hoş değil. Caminin kemer ayaklarına yapılan MDF kaplamalar çok iğreti duruyor. Kısaca caminin tarihi dokusu bu tür ilavelerle boğulmuş. Bunların temizlenmesi gerekir. Aşağıdaki haberde bu caminin restore edileceği belirtilmekte ama hala bir zuhur yok.

Kezban Hatun Cami restore ediliyor.
2006 yılında belediyenin ve ilçe müftülüğünün Hatay Vakıflar Bölge Müdürlüğü'ne Kezban Hatun Cami için yaptıkları başvuru sonuçlandı.Yapım tarihi kesin olarak bilinmeyen Kezban Hatun Cami restore edilecek, dün ilçemize gelen Hatay Vakıflar Bölge Müdürü ve beraberindeki heyet dün kültür merkezinde yapmış oldukları toplantıda camimizin restorasyon için karar aldıklarını ilettiler. 2009 yılının ilk bahar ayında restorasyon için ilk çalışmalara başlanacağı açıklandı. Daha önce tarihinin belirlenmesi için başvuru yapılan camimiz için çalışmaların sürdüğü açıklandı, restorasyonda iç, dış ve ve çevre düzenlemesi ile birlikte geniş kapsamlı bir restorasyon olacanı belirttiler. İlçemiz için güzel bir haber olan bu konu tanıtım açısındanda iyi bir açılım olacağını tahmin ediyoruz..
Haber ve Resimler: 
Mehmet Bahçe
Mali Müşavir 

******************************************************


Öksüzlükten Doğan Yalnızlık

Öksüzlük halkımızın kaderidir sanki? Dağı öksüz, yolu öksüz, yeli öksüz, suyu öksüz. Fikir öksüz.Okul öksüz.Sen öksüz ben öksüz. Hakikat öksüz.Yalnızlıktan doğar öksüzlüğü.

Yalan kusurları gizlemenin merhamet ve iyilik kılığına girmiş. Kırk yıl aynı vaazı veren adamların yalanlarını dinliyoruz. Derde derman yok. Ozanın dediği gibi”ağam buradan gidelim, bu yerler viran oldu”. Yalan iktidar olunca hakikat susturulur.Hakikat öksüzdür.Galipler mağlupların hikayesini yazar. Yalan yine egemendir. İdrakin ve anlayışın yok edildiği bir toplumda sloganlar süslü yalanlardır.Hakikat yalanın puslu havasında görünmez olmuştur. Menfaatlerin onurun yerini aldığı bir yalan dünyasındayız.
Halkın hizmetine talip olmak ciddi ve büyük sorumluluklar ister. İşte bu noktada diyoruz ki, bize hizmet edecek yöneticilerimizden maddi isteklerimiz ne olabilir. Tabiî ki görevin verdiği neyse o yapılacaktır. Toki bize ev yapsın, alışveriş merkezleri kurulsun, sinema, kütüphane, futbol sahası, hatta tiyatro, çıplak dağlarımıza ağaç dikilsin, doğalgaz(!), su, kanalizasyon, köprü yapılsın, sokaklar asfalt olsun gibi çok masumane, doğal ve medeni istekler. Ama bunlar ne zaman ve nasıl olacak?Yapcağız, edceğiz boş laflarını çok dinledik. Genel de tüm yöneticiler, özelde yerel yöneticiler bu işleri yapmak için seçilirler. Ama biz bunu ilçemizde geçen 23 yılda göremedik. Neden? Hala öksüz, hala gariban, hala sefil durumdayız. Bu bizim kaderimiz mi?

İşin maddi istekler yönünden ayrı olarak yöneticilerimizden asıl olması gereken manevi isteklerimizde olacak. Abdest alınmadan namaz kılınmaz.Önce temizlik. Ahlak, dürüstlük, erdem, samimiyet, çalışkanlık, adalet her insanın ibadetidir. Evet ibadetidir.Neden ibadetidir? İbadet anlayışımı değişti? Hayır ibadet anlayışı değişmedi ama anlayış yanlıştı. Bir örnekle açıklayalım. Namaz niçin kılınır? İnsanı kötülüklerden alıkoysun diye. Kötülük nedir? Yalan, dolan, çalmak, haksızlık yapmak, başkasına iftira atmak, adaletsizlik v.s yani güzelin ve iyiliğin tersi. Namaz insanı kötülükten alıkoymuyorsa? İşte o zaman kötülük aracı olur? Riya olur, sahtekârlık olur. Demek ki namaz aslında bir ibadet değil. İbadete götüren bir yol. İşte bu anlamda ortak iyiyeçalışmak en başta gelen ibadettir. Tabir caizse yönetim açısından bu ibadetin tanrısı halktır. Halka hizmet hakka hizmettir.
Yukarıdaki saydıklarımız doğrultusunda Halktan biri gibi halkın desteği ile, kimseyi kayırmadan ve kimseyi ayırmadan, halkın malına sahip çıkan, makam ve koltuk manyağı olmadan, çalışkan, onurlu, ahlaklı, kendi cebine koymadan, cebinden koyan, görevi bitince de ceketini alıp çıkan ve geriye dönüp baktığında eseriyle gururlanan ve halka mal olan bir yönetici isteriz.
Bir insan önce kendine ihanet etmemeli.”kendi öz benliklerinize ihanet etmeyin”(ayet).

Naylon bir insan değil. Adam gibi adam olmak. Öksüzü doyurmadan, kimsesize kimse olmadan uyuyamamak. Öksüz dağı’nda bir kurt koyunu kapsa bundan kendini sorumlu tutan yönetici olmak.

Ey bakışları miyoplaştırılmış kardeşim, kardeşlerim! Görüntülerin arkasındaki hakikati ara. Arama bul. Ayak uçlarına dikilmiş bakışlarını ufka döndür. Yarının tarihi sana ne diyor?

Mehmet Bahçe
Mali Müşavir
mbahce46@hotmail.com

*****************************************************************************

Çağlayancerit’li Gençlere İş ve Meslek Tavsiyesi

İnsanın bu dünyada onurlu bir şekilde yaşamsı için Salih amel (güzel ve faydalı işler) yapması lazım. Bunun içinde çalışması gerekir. İnsan hayatı inanmak ve mücadele etmek üzerine kurulmuştur. İnsan öncelikle yeme, içme, giyinme ve barınma kaderi ile yaratılmıştır. İnsanı yücelten en büyük paye “bilmek” payesidir. Zira “bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” 

Geçinmek için insanın bir meslek sahibi olması gerekiyor. Öğretmen, demirci, esnaf, tamirci, doktor gibi. Bu meslekleri edinmenin yolu tabiî ki çalışmak ve öğrenmekten geçiyor.

Gördüğüm kadarı ile Çağlayancerit de gençler hala vasıfsız olarak çalışmaktadırlar. Ya tarlada, ya bahçede, ya Çukurova da yada Urfa-Antep de fabrikada hamallık yapmaktadırlar. 

Oysa benim gördüğüm kadarıyla Çağlayancerit’te potansiyel işler de var. Bunları pek gören yok. Bunlardan bazılarını sıralayacağım. Bu işler gelecek vaat ediyor.

1. Beyaz eşya tamir bakım ve servisi: Günümüzde artık buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, fırın, elektrikli süpürge, klima, elektrikli soba gibi araç ve gereçler vazgeçilmezlerimiz arasında. Bu malzemeleri satanlar var ama desteğini yapan yok. Ya Pazarcık’tan yada K.Maraş’tan gelen servisler bu işleri yapmaktadır. Bunun maliyeti ise yüksek ve zaman kaybı olmaktadır. Oysa ilçemizde bunu yapan birileri olsa zamandan ve paradan kazançlı çıkılır. Bu ilçemizde açık bir iş ve potansiyeli yüksek. Gençler bu işlere yönelin. Geleceği olan bir iş. Öneririm.

2. Bilgisayar ve Telefon Destek Hizmeti:Günümüz teknolojisi hızla ilerlemektedir. Bu teknolojinin en popüler olanı ise bilgisayar ve telefon teknolojisidir. Ç.Çerit’te bu konuda da açık görüyorum. Bireysel bilgisayar kullanıcısı yanında kurum ve kuruluşlar da bilgisayar kullanmaktadırlar. Bunları dışarıdan almaktadırlar. Bu küçümsenecek bir şey değil. Kaldı ki bunları Cerit’ten almasalar bile bunun destek hizmeti var. Bu çok önemli bir iş. Bunun tamiri, interneti, işletim sistemi kurulumu gibi bir sürü geri destek hizmeti var ve büyük bir potansiyel iş. Okullar, halk eğitim, belediye, hastane, kaymaklık gibi kurumlara destek verilse yeter. Öneririm.

3. Kuaförlük ve güzellik hizmeti: Bu mesleği bayanlar için öneriyorum. Yeteri kadar erkek berberi olduğunu düşünüyorum. Günümüz hanımları artık bakımlı ve güzel görünmeyi istiyorlar. Saç kesme, saç boyama, el ve ayak bakımı, makyaj ve gelin hazırlama gibi hizmetlere ihtiyaç var. Açık olan bu alanda kızlara bu mesleği öneriyorum. 

4. Matbaa ve baskı işleri: Çağlayancerit’te bu alanda da boşluk var. Geleceği olan bir iş. Belki şimdilik, kartvizit, davetiye, ciltlilik, resmi belge basımı, reklam işleri gibi küçük çapta başlanırsa ileriye doğru daha da gelişecek bir meslek.

5. Sağlık ve Diş Hekimliği: Okuma ve akademik bilgi isteyen bu dalda eğitimi öneriyorum. Bu her zaman geçerli bir iş. Zira artık akademik kariyer yapmadan dişçilik yapmak yasal olarak yasaktır. Üniversiteye gideceklere tercihlerinde değerlendirmelerini tavsiye ederim.

6. Su dolum ve pazarlaması: Günümüz dünyasında içme suyu ihtiyacı gittikçe artmaktadır. Bu alanda Ç.Cerit müsait bir yer. Kaliteli su havzasında bulunan kaynak sularımız şişelemeye müsait. Bu konuda özel idareye müracaat edilerek su kaynaklarından kiralama yöntemiyle faydalanabilinir. Potansiyeli yüksek bir iş. Daha çok sermaye gerektiren bir iş.

7. Bağcılık ve Bağ ürünleri: Cerit ve civarı bağcılık ve üzüm yönüyle faydalanılacak bir alan. Bu konuda geleneksel üretimler yapılmaktadır. Üzümden mamul, pekmez, sucuk, pestil, bastık v.s. Bu geleneksel yöntem daha teknik ve ticari bir şekle sokulabilir. Bu konuda entegre tesis kurulursa bakın ne netice çıkar: Üzümü ele alalım, üzümden; pekmez, sucuk, pestil vs. yapıyorsunuz. Posasını hayvan yemi olarak kullanırsınız, çekirdeğini en değerli besin kaynağı olarak ayrıca değerlendirirsiniz. En işi yaramaz çürüğünden sirke imal edersiniz.Hatta günah demezseniz şarap bile üretir satarsınız. Bunların hepsi birer ekonomik değer. Böyle bir tesiste onlarca işçi de çalışır. Sermaye isteyen bir iş.

8. Arıcılık: Çağlayancerit hayvancılık alanında daralmış bir bölgedir. Dağ ve ormanlık alanlara giriş yasak. Ama bitki örtüsü yönüyle arıcık için biçilmiş kaftan. Çokta kaliteli balı vardır. Dağlarımızda keven oldukça çoktur. Keven balı ise oldukça kıymetlidir. Bu konuda devletten teşvik ve destekte alınıyor. Bereketli bir iş. 

Çağlayanceritli ve gençlerine şimdilik önerebileceğim potansiyeli ve popülerliği en önde olan iş ve meslekler bunlar. Bu işler için çalışma, gayret ve fedakarlık gerekmektedir. Saygı ve sevgilerimle. 

Mehmet Bahçe
Mali Müşavir

****************************************************************************************


                             MUSİN YAZICIOĞLU ARTIK Ç.CERİTLİDİR

19 Mart 2009 günü partisinin Karaman Seçim Bürosu`nda şunları söylemişti:
`Şimdi bakın yoldan geldik, yola gideceğiz. Hiç birimizin garantisi yok. Şurada ayakta duranın da, oturanın da garantisi yok. Yani, ruh bir saniyeliktir. Küf dedi mi gitti. Bunun da nerede geleceği, nasıl geleceği, ne şekilde yakalayacağı belli değil. Bir saniyenize bile hakim değilsiniz. Bir saniyesine bile hakim olamadığınız, hükmedemediğiniz bir hayat için, bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur. Düz yaşayacağız, düz duracağız, düz yürüyeceğiz. Dik duracağız, doğru gideceğiz. Allah`ın izniyle hayatım boyunca hep böyle gittim. Allah`ın izniyle, olsak da milletle olacağız. Olmasak da, milletle olmayacağız. Yarın ahirette Allah, bize `Niye iktidar olmadın` diye sormayacak. Sorsa da `Vermediniz` diyeceğiz.`

Tam bir yıl önce; 25 Mart 2009 Türkiye yasa büründü. Tanıyanı tanımayanı O’na ağladı. Bu nasıl bir “hoş seda”ydı ki bu kadar yer gök çınladı. O’nu tanıyanı tanımayanı, dünya görüşüne katılanı katılmayanı üzüldü. Yukarıda verdiğimiz anekdot O’nu anlatmaya yeter diye düşünüyorum. Bu yapıda bir insana içinde insanlıktan bir nebze taşıyan üzülmezde ne yapar. Sonra talihsiz bir kazaya kim üzülmez.

“Sevgi ve sempati alanı çok genişti Muhsin Yazıcıoğlu`nun. Farklı kişilikler sergilemiyordu. Her yerde aynı şekilde düz ve dik durduğu için, insanların sempatisi ve sevgisi fazlaydı Muhsin Yazıcıoğlu`na.”diyor eşi. Bence o elim kaza ile gerçekler gün yüzüne çıktı.

Yine eşi:“Herkesin eşit bir şekilde yaşadığı, birbirine hoşgörüyle bakan insanların bir arada olduğu bir Türkiye hayal ederdi hep. Daha doğrusu, Yazıcıoğlu`nun Türk-İslam medeniyetini kurma hayali vardı.”

“Aile olarak çok varlıklı, maddi imkânları iyi insanlar değildik. Parti olarak da değildik. Onun için de Muhsin Bey özel helikopteri, uçağı olan biri de değildi. 2008`e kadar bindiği araba 2000 modeldi. Korumalarının kullandığı arabası bile yoktu. Muhsin Bey sürekli programlara gidiyor ve insanları da kıramadığı için her tarafa yetişmeye çalışıyordu.”diyor eşi.

Tamda bu noktada şunu söylemek durumundayız:

“Kim devlete yanaşıyorsa, bırakın kendini yedi sülalesini abâd ediyor. Bunun dinlisi dinsizi yok. Artık bal tutan parmağını yalamıyor; bal yiyor. Kamu malını yiyor. Gözünü kırpmadan, vicdanı sızlamadan yiyor. Çünkü vicdanı yok, vicdanı kör. İtikadı var, ibadeti var ama imanı yok; imanı olmadığı için de ahlakı yok. İtikadı ve ibadeti imansızlığını ve ahlaksızlığını örtüyor. Birde Muhsin Bey’in içinde bulunduğu durumu düşünün.

Asıl söylemek istediğime gelince: Ben diyorum ki Muhsin Yazıcıoğlu artık Çağlayancerit’lidir. Bunu laf olsun diye söylemiyorum. Ben Adana’da yaşayan biriyim. Nereye gitsem memleketim sorulsa, Çağlayancerit’liyim desem Hemen Muhsin Yazıcıoğlu ismi zikrediliyor. Farklı tepkiler alıyorum. Benim gibi dışarıda yaşayan Çağlayancerit’liler bunu hep yaşamıştır. Esnafından, polisine, kapıcısından, öğretmenine her kesim artık Çağlayancerit ile Muhsin Yazıcıoğlunu birlikte hatırlıyor. Muhsin Yazıcıoğlu deseniz Çağlayancerit hemen akla geliyor. Geçenlerde emniyette bir işim vardı. Memleketim soruldu; Çağlayancerit deyince oradan bir polis “Muhsin Yazıcıoğlu’nu da yediniz” deyiverdi. Muhsin Beyin son hatırası Çağlayancerit’tir. Bir yıldız gibi gibi geldi geçti ama adımızı dünyalara duyurdu. Biz kendimize bu payeyi çıkarıyoruz. O’nun hatırasına sahip çıkmalıyız.

Muhsin yazıcıoğlu her yerde sevgi seliyle karşılanıyordu ama ona oy vermiyorlardı. Bu onun şikayet ettiği bir durumdu. Bunu eşi söylüyor. Peki ya Çağlayanceritli; aynı şeyi yapmadılar mı? Bunun da tepkisini alıyorum. “Sahip çıkmadınız, ayıp ettiniz Reise” kabilinden tepkiler. Ne diyelim?

İşte Muhsin Yazıcıoğlu bunun için artık bir çağlayancerit’lidir. Çağlayancerit'e mal olmuştur. Bir tohum attı öksüz topraklarımıza, bu tohumu kurutmadan yeşertmeliyiz. O’nun adına Yazık oldu yarınlara diyorum. Hatırasına saygı ile eğiliyorum. Hoş geldim aramıza reis.

Mehmet Bahçe
Mali Müşavir
25.03.2010 Adan